Özgürlükçü Demokrasi – 19.02.2017
E artık belli oldu sanırım; daha doğrusu ayan beyan hale geldi her şey: İşler böyle yürüyecek! Gözaltılar, tutuklamalar, baskınlar, kapatmalar, işten attırmalar… Menüde yok yok! Muhtemelen daha şedit durumlarla, ayran kabartacak provokasyonlarla, ‘başörtülü bacılara yapılan zulüm örnekleri’yle filan da karşılaşacağız. Osmanlı’da oyun çok, bunlarda çuvalla! Biz, normal bir akla sahip olduğumuz için bütün bu patolojik durumları kapsayabilecek tahminler yapmamız mümkün değil.
Neyse, sonuçta nereden bakarsanız bakın, zor zamanlar var önümüzde.
Eee? N’apalım? Ağlayalım da iki gözden mi olalım?
Eyvallah, bir nevi salaklık anlamına gelen bön iyimserlik uzak dursun bizden. Ama girdikleri yeri karartan, umutsuzluğu ya da mızmızlığı insan ruhlarına bulaştıran canlı cenazelerle de hiç işimiz olmaz. Memleketin yüzde şu kadarı aptalmış da bilmem neymiş de; şundan bi’şey çıkmazmış, bununla işler düzelmezmiş de… Aman ne fiyakalıdırlar! Bütün o esrarlı ukalalıklarını tuhaf bir köktencilikle cilalarlar; ta ki pek değerli varlıklarını o büyük güne saklasınlar…
En çok sordukları da şu: ‘Hayır’ çıksa ne olacak?
Elinin körü! Ben de bilmiyorum! Ama bilmek için nereye bakacağımı biliyorum: Aynaya! İç bükey dış bükey filan değil, bildiğimiz dümdüz aynaya! Bakıp, biz neyiz, ne kadarız ve nereye kadar gitmenin mecaline sahibiz sorularının yanıtlarını bulmamız gerekiyor. Başlamak bitirmenin ne kadarıdır bilmem ama bir hiç de değildir herhalde. Başlarız, yürürüz, düşer kalkar yine yürürüz, iyi yürürsek de menzilimize varırız; o kadar!
Bu bir ‘haddini bildirme’ hareketidir! An itibarıyla durum budur! Kendisi bilir bilmez, orası ayrı. Önemli olan bizim had bildirecek cesaret ve marifete sahip olduğumuzun kendimiz tarafından bilinmesidir. Dün gibi aklımda, tutuklanmadan önceki son röportajımızda “Hayır oyu verecekler şu anda ‘hayır’ın kazanacağına inananlardan daha fazla” demişti Ayhan Bilgen; özetin özeti budur bana kalırsa!
Yani, asıl mesele şu: İyimserlik bir ruh hali değildir. İyimserlik, devrimci bir eylem biçimidir.
Her şey bitti mi? Hayır! Hadi çayları demleyelim. A’yı da mı almışlar; pekâlâ, oraya hangi arkadaşı gönderebiliriz? Şurayı da mı kapatmışlar? Peki, bir bakalım oralarda başka bir kurum kaldı mı? İyimserlik, kötüyü pembeye boyamak değil, kötüye bir çözüm bulma çabasıdır. Düşüp kalkıp, üstümüzü silkeleyip yeniden yollara düşme iradesidir.
Şöyle ya da böyle bir şeyden kaçmak ya da bir şeye yetişmek için can havliyle koşmuş olan herkesin bildiği şeydir; koşma eyleminin kritik bir noktası vardır. Oraya gelirsiniz, ciğerleriniz ve dizleriniz sizi aldatır, bitip tükenmiş numarası yapar ve siz ‘tamam’ dersiniz, ‘buraya kadar, daha bir metre bile gidemem artık!’
Ama gerçek değildir bu. İnsan kudretinin yedek bataryaları hep vardır; yok sanırız ama vardır. O haldeyken kalkıp bir adım atarsınız, sonra bir adım daha ve o anın son an olmadığını, o nefesin de son nefes olmadığını, dizlerinizde sizi taşıyacak biraz daha derman olduğunu fark edersiniz. Durum budur ve bundan ibarettir.
“Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum” diyordu Nazım. Şarkılar söylüyor gençler, kadınlar, iyidir! Kimilerini pek sevmeyebiliriz ama şarkılar söylüyor insanlar ve şarkılar iyidir.
Çok fena dalga geçiyor çocuklar; geçsinler, iyidir! Dalga geçmek bizim işimiz, deniz yırtılsa Allah aşkına, bizden başka kim diker! Hangi akıllı bir yerin adını “göğe bakma durağı” koyabilir? Dalga geçiyor çocuklar, geçsinler! Malzeme de bol! Daha üç yıl önce en orantısız biçimde kanıtladık, felç ettik adamları, kötü mü ettik? Açın bakın şunların paçavralarına; kurban olayım, bu zekâ düzeyi mi yenecek bizi? Bu pespayeliğe yenilirsek yuh olmaz mı hepimize?
Karşımızda muazzam devlet gücü var; iyi. Demek onu yenmenin zevkini tadacağız!
Karşımızda muazzam propaganda mekanizmaları ve milyonlarca liralık kampanyalar var, iyi. Demek, parayı yenmenin keyfini de çıkaracağız!
Karşımızda kelepçeler, parmaklıklar var; iyi. Demek, korkuyu yenmenin gururunu da yaşayacağız!
Ağlak ağlak konuşmanın âlemi yok o zaman. Cehennemin dibine gitsin mızmızlar! Çalsın davullar, kırılsın ziller!
Sabah ola hayrola!
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.