16.12.2016
U Z A T M A !
Türkiye’nin OHAL’in uzatılmasına değil barışa ve demokrasiye ihtiyacı var
Büyük üzüntü duyduğumuz, 44 kişinin canını kaybetmesine neden olan katliam gösterdi ki OHAL ile devreye sokulan uygulamalarla hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, yoğun tutuklamalar barış ve güvenlik içinde yaşamamızı sağlamıyor. Türkiye’nin OHAL’e değil barışa ve demokrasiye ihtiyacı var.
Demokrasi İçin Birlik olarak, evrensel hukuka ve Anayasa’ya aykırı OHAL uygulamasının kaldırılmasını hedefleyen bir kampanya başlatıyoruz. Yaşanan toplumsal mağduriyetlere, hak ve özgürlük ihlallerine, OHAL koşullarında getirilmeye çalışılan tek adam yönetimine dikkat çekmek istiyoruz.
Olağanüstü Hal ilanının amacı olarak gösterilen “darbe ile mücadele” hedefi, hızla hak ve özgürlükler üzerinde yoğun bir baskıya dönüştü. Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) toplumsal yaşamı değiştirmeye yönelik hukuk dışı uygulamaların yolu açıldı. Daha da ötesi ülke, OHAL koşulları kullanılarak “başkanlık sistemi” adı altında tek adam yönetimine doğru adım adım sürükleniyor. Demokrasiyle ilgili en temel gerçek şudur ki, OHAL koşullarında ne rejim ne anayasa değişikliği tartışılabilir. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı; tek adam yönetimi değil, katılımcı çoğulcu laik bir parlamenter demokrasi ve barış.
Evrensel hukukta da, Anayasamızda da belirtildiği gibi, OHAL, sınırlı bir konu ve amaç için ilan edilir. OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin de OHAL’in konusu ve süresi ile sınırlı olması, kalıcı düzenlemeler getirmemesi zorunludur. Keyfi ve öznel değerlendirmelerden kaçınılmalıdır ki, belirli olması gereken sınır, sınırsızlığa dönmesin. İşte bu nedenle OHAL kaldırıldığında KHK’lar otomatik olarak hükümsüz hale gelir. İşte bu nedenle KHK ile mevcut yasalar değiştirilemez. Oysa KHK’lar ile OHAL’in konusuyla ilgisi olmayan baskıcı ve orantısız düzenlemeler getiriliyor. Anayasa’da tanımlanan suçta-cezada şahsilik ilkesi yok ediliyor, hatta zaman zaman tüm ailenin geleceği karartılıyor. Adil yargılanma/savunma, kişi güvenliği ve özgürlüğü, mülkiyet hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükleri ihlal eden birçok düzenleme hayata geçiriliyor.
Haber alma, düşünce-ifade ve örgütlenme özgürlüklerine getirilen ölçüsüz kısıtlamalar, ülkeyi hukuksuz şekilde yönetmek ve muhalifleri temizlemek için fırsat olarak değerlendiriliyor. Bir korku düzeni yaratılıyor. OHAL sürecinde KHK’lar ile 200’e yakın ajans, TV ve radyo kanalı, gazete ve derginin kapısına kilit vuruldu, 146 gazeteci tutuklu ve her yeni KHK ile bu sayı artıyor. Doğru haber alma hakkı tümüyle ortadan kaldırıldı. Sivil toplum büyük bir baskı altına alındı. Binin üzerinde dernek ve vakıf hiçbir gerekçe gösterilmeden kapatıldı. Ve bu sayı giderek artıyor. Proje okul uygulaması adı altında binlerce öğrenci mağdur edildi, yüzlerce öğretmenin yeri değiştirildi. Akademik alanın lanetli ilan edilmesi sonucu yüzlerce akademisyen ülkeyi terk ediyor.
Parlamento devre dışı bırakılıyor. Halk iradesi ile seçilmiş milletvekilleri tutuklanıyor, yöneticiler görevden uzaklaştırılıyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da 40 kadar belediyenin eşbaşkanları görevlerinden alınıp çoğu tutuklanarak yerlerine hükümet tarafından atanan kayyumlar getiriliyor. Meslekten men ve ihraç cezası verilenler 100 bini buluyor. Delilleri ortaya konmaksızın terör örgütlerine üyelik suçlamalarıyla tutuklananlar ise 35 bini geçiyor. “24 saat”lik gözaltı süresi “30 saat”e değil, “30 gün”e çıkarılıyor. Karakollarda işkence yapıldığına ilişkin haberler üzerine uluslararası kurumlar Türkiye’yi gözlem altına alıyor. Tutuklananlara hapishanelerde kötü muamele yapılıyor, bu yüzden 12 Eylül dönemini hatırlatan “intihar” haberleri geliyor. Ailelerine yurtdışına çıkış yasağı getiriliyor, açlığa mahkûm ediliyor, akrabalarının bile bu aileleri dışlaması için baskı uygulanıyor.
Kadınların özgürlüğünü kısıtlayan yasalar gündeme getiriliyor. Alevi yerleşimlerine ve toplumuna yönelik baskılar artmakta kamusal alandaki varlıkları daraltılmakta. Çocuklara yönelik şiddet ve taciz vakaları OHAL bahane edilerek sumen altı ediliyor. Çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesinin yolu açılıyor. LBGTİ bireylere yönelik hakaret, ölüm tehditleri ve cinayetler gün geçtikçe artıyor. Ve tüm bu insanlık dışı uygulamalara muhalefet edenlere karşı devletin verdiği cevap sokakta şiddet ve tutuklama…
İş ve emek dünyası, büyük bir krizin eşiğinde… Dolar rekor üstüne rekor kırıyor, yatırımlar durma noktasında, büyüme rakamları aşağı doğru revize ediliyor, yabancı sermaye ülkeden kaçmak için fırsat kolluyor. İşçiler sendikasızlaştırılıyor, iş cinayetleri artarak sürüyor ve iktidar ekonomiyi despotik ve akıldışı kararlarla yürütmeye çalışıyor. Çok muhtemel bir ekonomik krizi, OHAL’i uzatarak çözme planları yapılıyor.
Çevre yağması ve talanı inşaat temelli büyüme stratejisiyle sürdürülüyor. Yeşil alanlar, ormanlar yok ediliyor. 80. madde ile her türlü yasal itiraz engellenerek talanın önü açılıyor. Rant uğruna doğa yok ediliyor.
Demokrasi ve hukuk devletinde olması gereken bu değil…
Tüm renk ve çeşitliğimizle birlikte yaşamamızın olmazsa olmazı barış içinde demokratik, laik bir toplumsal düzen.
OHAL’e değil demokrasiye ihtiyacımız var… OHAL’i uzatma!
Ülkenin geleceğini bütün yurttaşların yaşamını belirleyen anayasanın değiştirilmesi basın ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin ortadan kaldırıldığı koşullarda tartışılamaz… OHAL’i uzatma!
OHAL koşulları ülkeyi tek adam rejimine sürüklemek için kullanılamaz… OHAL’i uzatma!
Barış içinde yaşayabilmek, geleceğe dair umudumuzu diri tutabilmek için demokrasiye ihtiyacımız var… OHAL’i uzatma!
Yarınımızdan kaygı duymadığımız, huzurlu ve güvenli bir yaşam için demokrasiye ihtiyacımız var…
OHAL’i U Z A T M A!
Herkes İçin Demokrasi
Demokrasi İçin Birlik