CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak
Değerli basın mensupları,
İdlib’den gelen acı haberler kalbimizi dağladı. İdlib’de durum son derece ciddi ve endişe verici. Hatay Valisi’nin yaptığı açıklamalardan İdlib’de çok sayıda şehidimizin ve yaralıların olduğu anlaşılmaktadır.
Milletçe büyük bir üzüntü içindeyiz. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, şehitlerimizin kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Değerli basın mensupları,
Sayın Genel Başkanımızın başkanlığında Merkez Yönetim Kurulumuz toplantısına devam ediyor. Genel Başkanımızın günlerdir söylediği gibi Suriye de, Libya da, İdlib de Mehmetçiğimizin tek bir tırnağı dahi etmez.
Türk ordusu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ordusudur. Onlarca şehidimiz varken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin buna sessiz kalmasını beklemememiz gerekir. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuyu görüşmek üzere yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kapalı oturumla toplantıya çağırıyoruz.
Bugün soru almayacağım, çünkü soruları cevaplaması gereken başkaları.
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar
Savaş karşısında barışı savunan bütün güçleri sorumluluk almaya çağırıyoruz.
27 Şubat günü Suriye’nin İdlib bölgesinde gerçekleşen saldırı sonucu hayatını kaybeden askerlerin ailelerine ve Türkiye halklarına baş sağlığı ve taziye dileklerimizi iletiyoruz.
Savaşın ve çatışmanın halklar açısından her zaman acı ve gözyaşı anlamına geldiğini biliyoruz ve buna benzer üzücü olayların tekrar etmemesi için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Savaş kararları ve tezkerelerin ölüm ve yıkım olduğu gerçekliğinden hareketle, en son Suriye tezkeresinde de Meclis’te hayır oyu kullanan tek parti olarak daha önce ifade ettiklerimizi tekrarlıyoruz ve uyarılarımızın dikkate alınmamasının üzüntüsünü yaşıyoruz.
Ortadoğu’da içinden çıkılmaz bir hal alan savaş durumunun sona ermesi ve bölgesel barışın gerçekleşmesi için en gerçekçi yolun diyalog ve müzakere olduğunu bir kez daha dile getiriyoruz.
Dün gerçekleşen elim olaydan bu saate kadar yapılan karartma, gizleme, sansür ve sosyal medya platformlarının engellenmesi, alınan tezkere kararındaki yanlışlığı saklama amacı taşımaktadır. Toplum merak içinde gelişmeleri izlerken iktidarın Meclis’i bilgilendirmemiş olması kabul edilemez.
Halkların Demokratik Partisi olarak çağrımız; iktidarın öncelikle halkı ve Meclis’te grubu olan/olmayan tüm partileri acilen şeffaf bir şekilde bilgilendirmesi için Meclis’in olağanüstü toplanmasıdır. Bunun için TBMM Başkanını yetkisini kullanarak Meclis’i acilen toplamaya davet ediyoruz.
Bugüne kadar yapılan hatalardan dönmek için hala geç değildir. Savaş karşısında barışı savunan bütün güçleri sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Bu kapsamda bir kez daha hayatını kaybeden askerlere rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyoruz.
Emek Partisi
TSK ve bütün yabancı güçler Suriye’den çekilsin, SAVAŞI DEĞİL BARIŞI BÜYÜTELİM!
İdlib’de gerçekleşen son saldırılarda 33 askerin yaşamını yitirmesi, iktidarın Suriye’ye müdahale ve cihatçılarla işbirliği politikasının ülkeye ne kadar büyük bedeller ödettiğini bir kez daha gösterdi. Suriye ordusunun İdlib’de cihatçılara yönelik operasyonu sonrasında Türkiye’nin gözlem noktaları ateş altında kaldığı halde, buradaki askerlerin geri çekilmesi çağrılarına kulaklarını kapatan iktidar bu acı olayların yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca yaşanan ölümler üzerinden savaş kışkırtıcılığı yapan, Suriye’yi yıkmaktan söz eden siyasetçiler ise, savaştan beslenen ve ülkeyi daha büyük tehditlerle yüz yüze bırakma pahasına kendi istikballerini düşünen siyasetçilerdir.
Büyük bölümü Türkiye’nin de terör örgütü olarak kabul ettiği HTŞ’nin elinde bulunan İdlib’de Türk askerlerinin cihatçı çetelere kalkan yapılmasının bu ülkenin ve halkın çıkarlarıyla ilgisi yoktur. Ancak Erdoğan iktidarı Suriye’ye müdahale ve cihatçı çetelerin yayılmacı emellerin bir aracı olarak kullanılması politikasının devamı için 9 yıldır ülkeye büyük bedeller ödeten bu yanlış politikada ısrar etmektedir. Çünkü eğer iddia edildiği gibi mesele milli güvenlik ise, yapılması gereken Türk askerini Suriye’de Suriye ordusu ile savaş durumuna getirmek değil, askerlerin geri çekilmesi ve Suriye ile sorunların barışçıl temelde çözümü için adımların atılmasıdır.
Bugün iktidarın İdlib konusunda ABD ile yaptığı pazarlıkların ve NATO’yu göreve çağırma girişimlerinin Türkiye’yi daha kapsamlı bir savaşın içine çekmekten ve ülkeyi emperyalistlerin müdahalelerine açık bir hale getirmekten başka bir sonuç doğurmayacağı bilinmelidir. ABD emperyalizminin hiç zaman kaybetmeden İdlib’deki saldırıyı Türkiye ve Rusya’yı karşı karşıya getirmenin fırsatına dönüştürüp Erdoğan iktidarını kendisiyle işbirliği çizgisine çağırması da bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Yapılması gereken NATO’yu göreve çağırmak ya da ülkeyi Ortadoğu’da ABD ve Rus emperyalistleri arasında devam eden paylaşım mücadelesinin alanı ve parçası yapmak değildir.
Emek Partisi olarak ülkedeki iktidarı ve destekçilerini savaş kışkırtıcılığından vazgeçmeye ve İdlib’de ateş altındaki askerleri acilen geri çekmeye çağırıyoruz. Ülkeye büyük bedelleri ödeten ve bugün savaş tehdidi ile karşı karşıya bırakan Suriye’ye müdahale politikasına son verilmeli, cihatçı çetelerle işbirliğinden vazgeçilmelidir. Suriye ve bölgede barışın sağlanmasının yolu, emperyalist müdahalelere son verilmesinden ve buradaki tüm askeri güçlerin geri çekilmesinden geçmektedir. Bu temelde ülkedeki ve bölgedeki tüm emek barış ve demokrasi güçleri savaş kışkırtıcılığına karşı barış mücadelesini büyütme göreviyle karşı karşıyadır. Partimiz bu sorumlulukla ülkede demokrasi, bölgede barış mücadelesinin parçası olmaya devam edecektir.
Kaldıraç
Suriye’de savaşa hayır!
ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için başlattığı saldırganlığın bir aşaması olarak devam eden Suriye savaşı, Irak ve Libya’da da tam olarak zafer elde edemeyen ABD için yenilgi ile sonuçlandı. İşbirlikçi bölge devletleri, onların desteklediği katliam ve tecavüz çeteleri ile yakılıp yıkılan Suriye’de şimdi yenilginin sonuçları yaşanmaktadır.
Bu savaşa, iki saatte Şam’da namaz kılacakları iddiası ile katılan bu ülkenin yönetenleri, şimdi yenilginin sorumluluğunu tek başına üstlenmek zorunda kalıyor. Üstelik, Türkiye de dahil tüm dünyanın ‘terörist’ ilan ettiği, dünyanın birçok yerinden gelen cihatçı çetelerin açıktan hamiliğini yapacak, onlarla aynı siperde savaşacak kadar bir batağın içinde bulunuyor.
İdlib, Suriye savaşında yenilginin tescilleneceği yerdir. Dokuz yıldır süren savaşın gelip sıkıştığı, çetelerden temizlendiğinde gerisinin çorap söküğü gibi geleceği düğümdür. Saray Rejimi için ise bundan sonra ABD açısından desteklenip desteklenmeyeceğinin belirleneceği varlık-yokluk meselesidir.
Türkiye, emperyalizm adına vekâleten, çöken ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni sürdürmeye çalışmaktadır.
Bu savaşı başlatan başta ABD emperyalizmi olmak üzere, tüm emperyalist ve işbirlikçi bölge devletlerinin askerlerini savaş alanından çektiği, arkadan dolanarak savaşı uzatmaya çalıştığı Suriye’de, Türkiye, emperyalizm adına vekâleten, çöken Büyük Ortadoğu Projesi’ni sürdürmeye çalışmaktadır.
NATO’nun göreve çağrılması da, ABD’den yardım istenmesi de, Avrupa’ya kızarak sınır kapılarının mültecilerin geçişi için açılması da, bu tek kalmışlığın getirdiği çaresizliğin sonuçlarıdır. Dün geceki, 33 askerin hayatını kaybetmesine yol açan saldırı sonrası, tek destek İsrail’den gelmiş, İsrail, Suriye’ye hava saldırısı düzenlemiştir.
Bu savaş, bu ülkenin emekçilerinin, yoksullarının, halklarının savaşı değildir. Suriye halkları bizim düşmanımız değildir. Savaş, daha fazla yoksulluk, açlık, gözyaşı ve ölümdür. Gazete köşelerinden, kürsülerden, “yansın İdlib, yıkılsın Suriye” diyerek savaşı körükleyenlerin kendileri ya da onların çocukları ölmüyor, ölmeyecek. Savaşta ölenler bu ülkenin yoksul emekçi çocuklarıdır.
Başka bir ülkenin topraklarında savaş yürütenler, başka bir ülkenin halklarının nasıl yaşayacağına müdahale edenler, kendi topraklarına da benzer gerekçelerle müdahale edilmesini meşrulaştırmış olurlar.
Suriye’deki askerler bir an önce geri çekilmeli, dokuz yıldır Suriye’nin yakılıp yıkılmasına neden olan savaş politikalarına son verilmelidir.
Bölgemizi kan gölüne çeviren emperyalist saldırganlığa karşı, halkları birbirine düşman eden savaş politikalarına karşı halkların ortak anti-emperyalist mücadelesini yükseltelim.
Suriye’de savaşa hayır! Yaşasın halkların ortak mücadelesi!
TÖP
Savaş Siyasetine Sessiz Kalmayacağız, Savaşa Hayır!
İktidar içine girdiği devlet krizini, yaşadığı meşruiyet kaybını ve dayanılmaz hale gelen yoksullaşmanın halkta biriktirdiği öfkeyi savaş yoluyla, faşizmi kurumsallaştırarak aşmak istiyor.
AKP-MHP iktidarının hızlandırdığı savaş politikaları can almaya devam ediyor.
İktidar tarafından açıkça desteklenen cihatçı çetelerin, Rusya ve İran desteğiyle ilerleyen Suriye ordusu tarafından bozguna uğratılması sonucu, cihatçıların yerine TSK sahaya sürülmüştü.
Suriye ve Libya’da, gücünün çok üstünde savaş hamleleri yapan iktidar, resmi kaynaklara göre Suriye’de 33, Libya’da 10 askerin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Resmi olmayan kaynaklara göre; hayatını kaybeden asker sayısı daha yüksek.
Siyasi iktidarın savaş politikalarının bedeli, Türkiye halklarına ve mültecilere ödetilmek, ülke topyekûn savaş ve ölüm bataklığına çekilmek isteniyor.
Verilen ağır kayıplar da bir kez daha gösteriyor ki, bu savaş bizim savaşımız değil, bu savaş işçilerin, emekçilerin, kadınların gençlerin, halkların savaşı değil!
Savaşın sorumlularını iyi biliyoruz, derinleşen çoklu kriz ahvalinden krizi millileştirerek çıkmaya çalışan iktidar, sürekli savaş halini devrede tutarak rejimin ayaklarını kurmaya çalışıyor.
Ancak yine biliyoruz ki, bu halkın çocuklarını davulla zurnayla savaşa uğurlayanlar kadar,
savaş tezkeresine evet diyenler de yaşanan ölümlerde sorumludur.
İktidarın hesapları
Askerlerin ölüm haberi gelir gelmez iktidar; RTÜK kısıtlamaları, sosyal medyaya erişim engeli gibi yöntemlerle halkın haber alma hakkını engelleme yoluna gitti.
Bu yolla halkta oluşan öfkeyi manipüle etmeyi amaçlayan iktidar, asker cenazeleri üzerinden milliyetçilik dalgasını yükselterek kaybetmeye başladığı halk desteğini yeniden konsolide etmeyi umuyor.
İktidar çeşitli illerde demokratik eylemler ve yan yana gelişlere yeni yasaklar getirerek; kurumsallaştırmaya bir türlü gücünün yetmediği faşizmi, savaş politikalarına yaslanarak güçlendirmeye çalışıyor.
Mültecilerin Avrupa’ya geçişlerinin engellenmeyeceği açıklamasını da yapan iktidar; bu yolla Avrupa ülkelerine mülteciler üzerinden yaptığı şantajı sürdürüyor.
İktidarın bu açıklama ve sonrasındaki söylemlerle iç politikada asker ölümlerinin yarattığı öfkeyi, manipüle ederek mültecilere yönlendirmeyi amaçladığı görülüyor.
Savaşa karşı mücadele edelim!
Ancak, iktidarın hesaplarının tutması hiç kolay değil!
Hala hareket halindeki Gezi kitlesi, kadınlar, doğa savunucuları, işçiler oldukça güçlü dinamikler olarak sahnedeler.
Açlık, yoksulluk, işsizlik, kadın düşmanlığı, ekolojik yıkım gibi onlarca başlıkla mücadele eden halk güçlerinin yükselen öfkesi, iktidarın savaşı sonucunda yaşanan ölümlerle daha da bileniyor.
İktidarın faşizm hesapları, halkın öfkesiyle sınırlanıyor.
Şimdi mücadeleyi yükseltme zamanı.
Siyasi iktidar derhal İdlib’ten çekilmeli, savaş politikaları son bulmalıdır.
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Eylem Tuncaelli, Sinan Tutal
ÖLÜMLERE HAYIR!
Suriye’de resmi açıklamalara göre 33 asker yaşamını yitirdi, iddialar kayıpların daha da fazla olduğu yönünde.
İktidar blokunun savaş politikaları ve tek adamın iktidarını sürdürme hırsı uğruna sınır ötesine yollanan ve orada yaşamlarını yitiren gencecik insanlar için derin bir acı ve üzüntü duyuyoruz. Ailelerine, yakınlarına, yurttaşlarımıza başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi bütün bu yaşananlar AKP İktidarının yıllardır uyguladığı barışı yok sayan, saldırgan ve hamasete dayalı dış politikanın bir sonucudur. Bu sürece teskere oylamalarında destek verenlerin payı olduğu da açıktır.
Dün geceden bu yana yaşanan ölümler karşısında sessiz kalan, kamuoyunun önüne çıkmak yerine bir ilin valisine açıklama yaptıranlar, sorumluluktan bu şekilde kaçacaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bu çocuklar, bir valinin emri ile ölüme yollanmadılar. Başta Dış İşleri ve Milli Savunma Bakanı olmak üzere bu ölümlerden sorumlu olanlar derhal istifa etmelidir.
Türkiye, başka bir ülkenin topraklarından derhal çekilmeli, daha fazla gencimizin hayatına mal olacak politika ve uygulamalardan sakınmalıdır.
Ateşkes ilan edilip, tüm sorunların çözümü için müzakere yöntemi esas alınmalıdır.
SOL Parti
Çözüm Barış ve Kardeşlik Siyasetidir
Suriye’nin İdlib kentinde yaşanan saldırı sonucunda 33 yoksul genç daha yaşamını kaybetti. Hayatını kaybeden askerlerin ailelerine baş sağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz. Yaralı askerlere acil şifa diliyoruz.
Neden başka bir ülkenin topraklarında savaşıyoruz? İdlib’te ne için ölüyoruz ve öldürüyoruz? Türkiye, neden CIA tarafından eğitilmiş cihatçı güçleri koruma ve kollama sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı?
Bugün, iktidar bu sorulara yanıt vermekle yükümlüdür!
Suriye’yi her yönüyle yıkıma uğratan emperyalist saldırganlığa ilk günden itibaren karşı çıktık. AKP’nin cihatçı-fetihçi anlayışla, emperyalist yıkımın parçası olmasının nasıl felaketlere yol açacağını her aşamada ifade ettik. Bugün geldiğimiz tablo bu yöndeki gerici ve teslimiyetçi politikaların geldiği son ve kanlı duraktır.
AKP’nin, kural tanımaz bir biçimde komşu Suriye ve Libya topraklarına asker göndermesinin hiçbir askeri, siyasi ve insani gerekçesi yoktur. Bu sorumsuz politikaların, yapılan yanlışların üzeri bugün yeni savaş çağrıları ile örtülmeye, ülkemiz bu şekilde daha büyük felaketlere sürüklenmeye çalışılıyor. İktidar, savaşı içerde yaşadığı güç kaybını engellemenin ve muhalefeti susturmanın da bir yolu olarak kullanıyor.
ABD’ye ve NATO’ya askeri müdahale çağrıları yapılıyor. Suriye, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, Suriye’nin parçalanması amacıyla iç savaşa sürüklendi. Türkiye de AKP eliyle bu yıkım projesinin parçası kılındı. Bugün bir yanda ABD bir yanda Rusya ile parçalanmış Suriye’de yaşanan çaresizlik bu politikanın sonucudur.
Bu yanlışta ısrara artık son verilmelidir. Başta ABD olmak üzere, Rusya ve tüm bölge ülkeleriyle birlikte Türkiye’de Suriye topraklarındaki askeri varlığına son vermelidir.
Çözüm savaş ve işgalde değil, emperyalizme karşı durarak geliştirilecek bir barış ve kardeşlik siyasetindedir.
DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu:
Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik hava saldırısı sonucu çok büyük bir acı ile karşı karşıyayız. Başta ateş düşen ocaklar olmak üzere tüm ülke olarak başımız sağ olsun. Ve en önemlisi de bu tarifsiz acılar artık bir son bulsun.
Resmi açıklamalara göre Şubat ayı boyunca en az 51 askerimizi İdlib’de yitirdik. “Neden” sorusunun sorulmasının bile “ihanet” olarak yaftalandığı bir ortamda, askerleri korumak, bu acıları durdurmak için acil adımlar atılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından “terör örgütü” kabul edilen HTŞ örgütünün İdlib’deki hakimiyetine son vermeye yönelik Suriye’nin operasyonunu durdurmak ve bölgede “ateşkes” sağlamak adına bu kadar ağır bedeller ödenmesi yürekleri yakmaktadır.
Bugün ihtiyacımız olan bitmek bilmeyen çatışmalar, misliyle verilen karşılıklar değil tek bir askerin daha kaybedilmeyeceği koşulların oluşturulmasıdır.
“Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sloganıyla yürütülen Suriye politikasının ülkemize ciddi bedeller ödettiği açıktır.
Bugün derhal bu politikadan vazgeçilerek, “Yurtta Barış Dünyada Barış” politikası güçlendirilmelidir.
Emperyalistlerin bölge halklarını birbirine düşürerek, kendi nüfuz alanlarını genişletmeye yönelik kirli siyasetleri uğruna kaybedecek tek bir canımız olmamalıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin acilen toplanarak 9 yıldır sürdürülen ve yanlışlığı acı bir şekilde ortaya çıkan Suriye dış politikasına son vermesi gerekmektedir.
Bugün hepimizin görevi bu ülkenin çocuklarının güven içinde dönüşünü sağlamak, bölgemize yönelik emperyalist planları bozacak barış ve kardeşlik adımlarını atmaktır.
DİSK olarak dün olduğu gibi bugün de yurtseverliğin ve insanlığın bizlere yüklediği bu görevi omuzlamaktan geri durmayacağımızı kamuoyuna duyururuz.
KESK
ORTADOĞU’DA SAVAŞI DEĞİL, BARIŞ POLİTİKALARINI BÜYÜTELİM!
Dün gece saatlerinde İdlib’den gelen haber yürekleri dağlamıştır. Basına, medyaya yansıyan bilgilere göre İdlib’de yaşanan çatışmada 33 asker hayatını yitirmiş, otuzdan fazla asker yaralanmıştır. Öncelikle hayatını kaybeden askerlerin ailelerine ve Türkiye halklarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yeni kayıplar yaşanmamasını temenni ediyoruz.
KESK olarak en başından itibaren tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu’da ve Suriye’de de çözümün emperyalist ülkelerin beslendiği savaş ve çatışma politikalarından, şiddetin tırmandırılmasından değil, barış ortamının tesis edilmesinden geçtiğini, dolayısıyla ülkemizi Ortadoğu bataklığına iten politikalardan kaçınılması gerektiğini vurguluyoruz.
Buna rağmen iki emperyalist blok arasında birini diğerine karşı koz olarak kullanmaya dayalı politikada ısrar ülkemizi daha büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiş bulunmaktadır.
Bir kez daha altını çiziyoruz. Savaş ve çatışmaların bedelini yoksul halk çocukları canları ile ödüyor. Emperyalist güçler ve silah tekelleri savaştan, acıdan ve gözyaşından besleniyor.
Suriye’ye karşı ilan edilen ve Rusya ile İran’ı da karşısına alan çatışma ve savaş politikalarının emekçilere, insanlığa ve halklarımıza hiçbir yararı yoktur.
Ortadoğu politikasındaki yanlışların ve fevri kararların faturasının askerlere ve halka yıkılmasından derhal vazgeçilmelidir.
Suriye’den tüm yabancı güçler, emperyalistler bir an önce çekilmelidir. Suriye’nin geleceğine, demokratik bir sürecin işletilmesi ile Suriye’de yaşayan halklar karar vermelidir.
Bu ülkenin emekçilerinin, halkının yarattığı kaynaklar silahlanmaya, savaşa değil işsizlik sorununun, geçim derdinin çözülmesine ve yoksulluğun bitirilmesine harcanmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Çok üzgünüz! Aklın, sağduyunun ve barışın egemen olmasını diliyoruz!
Öncelikle dün akşam İdlip’te yaşanan saldırıda yaşamını yitiren askerlerimizin yakınlarına başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifa diliyor, ülkemizin bu karabasandan güçlü bir demokrasi ve barış mücadelesi vererek çıkacağına olan inancımızı koruyoruz.
Konuşmanın, yazmanın değerlendirme yapmanın zor olduğu zamanlardan geçiyoruz.
Ancak kendi mesleğimizden de biliyoruz ki, ölümcül sonuçları olabilecek durumlarda tablonun doğru değerlendirilmiş olması, onu etkileyebilecek bütün etken ve parametrelerin ayrıntılı olarak hesaba katılması, ortaya çıkabilecek muhtemel veya nadir yan etkilerin ve diğer faktörlerin öngörülmesi ve hepsinden önemlisi bütünsel ve bilimsel bir bakış açısının hakim olması çok önemlidir. Soruna ve tabloya yaklaşım doğal olarak ortaya çıkacak klinik sonucu belirler.
Toplumsal ve siyasal olaylara müdahale süreçleri için de benzer bir yaklaşım söz konusudur.
Ülkemizin Suriye politikasını bu perspektifle değerlendirdiğimizde kaygılanmamızı gerektirecek çokça sorun olduğunu ve ülkemizin büyük zararlar görebileceği kapsamlı bir savaşa doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Tüm yaşananlara rağmen sağduyunun, aklın ve ısrarlı bir barış talebinin hakim olmasını temenni ediyor, bütün çatışma ve savaşların birer halk sağlığı sorununa dönüşeceği ilkesini bir kez daha hatırlatıyor, ülkemizin ve bölge halklarının zarar görmemesi için elimizden gelen herşeyi yapmaya hazır olduğumuzu bildiriyoruz.
TMMOB adına Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz
BÜYÜK ACI YAŞIYORUZ!..
Bugüne kadar yaptığımız tüm açıklamalarda ülkemizin emperyalist güçler arasındaki etkinlik mücadelesinin tehlikeli tuzaklarından uzak durması gerektiğini dile getirdik. Ortadoğu’nun ve Suriye’nin ihtiyacı olan şeyin, şiddetin tırmandırılması değil, silahların susturularak barışın sağlanması olduğunu vurguladık.
Ne yazık ki, bu sese kulak verilmeyerek, ülkemizin Suriye’deki savaşın bir tarafı haline getirilmesinin acı sonuçlarını yaşıyoruz.
Dün Suriye’de 33 vatan evladını yitirdik. Hayatını kaybeden askerlerimizin derin üzüntüsünü yüreklerimizde taşıyoruz.
Hayatını kaybeden askerlerimize rahmet, acılı ailelerine ve tüm ülkemize baş sağlığı diliyoruz.
HDK
Savaş Değil Barış, Ölüm Değil Yaşam İstiyoruz!
Türkiye İdlib’de bir anda genel bir savaşa dönüşebilecek bir çatışmanın içinde. Bu savaşta amaçlarına hizmet edeceği emperyalist güçleri, NATO’yu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini acil toplantıya çağırarak, arkasında durmaları için ikna etmeye çalışıyor.
Aynı zamanda Libya’da yürütülen bir savaş, Suriye’nin Afrin, Cerablus, El Bab, Serekaniye-Tel Abyad bölgelerinde ve Irak topraklarında uzun yıllara yayılan bir işgal hareketi var.
Doğu Akdeniz’de ise sık sık sıcak çatışmanın eşiğine gelen bir paylaşım savaşı öncesi gerilim yaşanıyor.
AKP-MHP rejimi, ülkeyi soktuğu ağır ekonomik kriz koşullarında bu savaşlara, işgallere ve geniş çaplı operasyonlara neden ve nasıl girişiyor; ülkeye bütün çatışma bölgelerinden gelen ve gelecek olan bayrağa sarılı tabut sağanağını nasıl göze alıyor?
Esasen cüret gibi görünen bu çatışmalar, içinden çıkılmaz hale gelen çok kapsamlı bir çaresizliğin sonuçlarıdır.
Kürt halkının eşitlik ve özgürlük talebini, barışçı ve demokratik yollardan karşılamak yerine inkâr, şiddet ve tecrit politikalarıyla cevaplandırmaya çalışan güvenlik devleti siyasal ömrünü tamamladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit, adım adım toplumun bütününü kuşattı; demokratik hak ve özgürlükleri tamamen yok etmekle kalmadı; hukuku, adaleti, kurumları ve ekonomik kaynakları sonuna kadar tüketti. Şimdi ülke içinde başa çıkamadıkları krizi uluslararası krizler, çatışmalar ve provokasyonlarla ötelemeye, örtmeye çalışıyorlar.
İdlib’den onlarca yoksul aile çocuğu askerin cenazelerinin geldiği gün İmralı Adası’nda yangın çıkması bir tesadüf değildir. AKP-MHP rejimi el yükseltmekte, Kürt halkı başta olmak üzere bütün demokrasi güçlerini, toplumun tamamını ve ülkeyi Sayın Öcalan’ın hayatıyla tehdit etmektedir.
Bu tehdit topluma yöneltilen ateşle imtihan tehdididir. Ancak AKP-MHP rejiminin ateşle oynamasıdır ve bu rejimin ateşle imtihanına dönüşecektir.
AKP-MHP rejimini toplumun hassasiyetleriyle oynamaya değil, toplumun kaygılarını gidermeye çağırıyoruz.
Asıl davetimiz ise halklarımızadır, demokrasi güçlerinedir.
Tecridi kırmak için, savaşa karşı sesimizi yükseltmek, mültecileri uluslararası ilişkilerde pazarlık konusu, içeride ırkçı milliyetçiliği yükseltmenin bir imkânı olarak gören politikaları boşa çıkartmak için, ekonomik krizin yıkıcı etkilerine karşı toplumu korumak ve dayanışmayı yükseltmek için, “Demokrasi İttifakı”nı bütün toplumsal alanlardan adım adım örmek için demokrasi güçlerini ortak bir iradeyi inşa etmeye çağırıyoruz.