Kamuoyunda sabırsızlıkla beklenen yargı paketi meclis başkanlığına sunuldu. AKP ve MHP anlaşmasıyla hazırlanan teklif kısmi af niteliği taşıyan infaz indirimi ile dikkat çekmektedir. CHP ise kapasitesini aşan cezaevlerinin boşalması için düzenlemeye olumlu katkı sunacaklarını söylüyor.
Korona salgınının yarattığı korku-panik atmosferinde cezaevlerindekilerinin akıbetinin kaygı ile takip edildiği koşullarda çoktandır beklenen infaz düzenlemesini içeren yargı paketi her şeyi fırsata dönüştüren tek adam rejimi açısından siyasi ikballerinin aracı olarak görülüyor.
Cezaevlerindeki kapasitenin çok üstünde, 300bin gibi sayıda insan olduğu düşünüldüğünde bu duruma nasıl gelindiği konuşulmadan adil ve gerçek bir çözüm üretilemeyeceği ortadadır.
Uzunca bir süredir hukukun siyasi talimatlarla çalıştığının herkesçe kabul edildiği, adil yargılanma hakkının yok edildiği süreçlerle siyasi iktidara muhalif her kesimden insan tutuklama ile cezalandırılmak ve susturulmak istenmiştir. Bu durum temel bir uygulama haline gelmiş; hak savunucusu avukatlar, insan hakları savunucuları, gazeteciler, belediye başkanları, siyasi liderler ve toplumun her kesiminden çok sayıda insan haklarında hiçbir somut suçlama olmamasına karşın, evrensel hukuk normlarına aykırı şekilde tutuklanarak cezalandırılmıştır.
Bu hukuk dışılık ve despotizm hazırlanan yargı-infaz düzenlemesine de yansımış; anayasal eşitlik ilkesi yok sayılarak, demokratik rejimlerde ve evrensel uygulamalarda örneği bulunmayan terörle mücadele kanunu, devlete karşı işlenen suçlar gibi alanlar kapsam dışında tutulmuştur. Bilinmektedir ki bütün siyasi muhalifler temelsiz iddialarla bu türden suçlamalarla cezaevlerinde bulunmaktadır. Toplumun beklediği ise insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve katliam sorumlularının dışta tutulması, kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisinin sınırlı olması gerektiği dikkate alınarak düzenleme yapılmasıdır.
Siyasal iktidar yargıyı toplumu susturmanın, iktidarı sorgulamayı ve hak aramayı engellemenin, muhaliflerle hesaplaşmanın bir aracı olarak kullanmaya devam ettikçe, tutuklamalar genel bir uygulama olarak kaldıkça infaz paketlerinin geçiciliği değişmeyecek, cezaevleri boşalmayacaktır.
Adalet için tüm mevzuat ve uygulama baştan aşağı değişmelidir. Türk Ceza Kanunu yeniden düzenlenmeli, uluslararası normlar uygulanmalı, yargı üzerindeki açık iktidar müdahalesi ve baskısı son bulmalı, siyasi muhaliflerin tümü serbest bırakılmalıdır.
Şimdilerde çok daha acil hale gelen, bir çok hukuk kurumunun çağrı yaptığı, korona virüs nedeniyle cezaevlerinin boşaltılmasında beklenmeden ve yasal düzenleme aranmaksızın harekete geçilmelidir. Kapasitenin çok üstünde kalınan cezaevlerinin hali ortadadır ve sağlık-yaşam hakkının öncelikli gözetileceği yerler durumundadır.
Yaşlı, hasta, kadın, çocuk başta olmak üzere cezaevlerinde kalması salgın nedeniyle sakınca teşkil edenler bekletilmeksizin infazına ara verilerek, adli kontrol tedbirleri uygulanarak salıverilmelidir. Bu iktidarın halk sağlığı açısından ertelenemez görevidir, acilen ele alınmalıdır.
Mahpusları ve çalışanlarıyla cezaevlerindeki insanlık dışı, sağlıksız koşulların doğmasından sorumlu iktidarın, bu büyük salgın felaketinin acımasız tahribatına ortak olmamasını temenni ediyoruz. İktidar toplumun susadığı adalet arayışına yanıt vermekte gecikmemelidir.