Bundan 50 yıl önce 1970 yılının 15-16 haziran günleri on binlerce işçinin katıldığı büyük bir işçi direnişine sahne oldu. Direnişin nedeni, iktidarın Sendikalar ve Grev ve Lokavt yasalarında değişiklik yaparak, işçilerin sendika seçimine müdahale etmek, sendika değiştirmeyi güçleştirmek, sendikal örgütlenme ve grev hakkının kısıtlamak istemesiydi.
Meclise sunulan yasa teklifinin ardında sermaye çevreleri vardı.
15 Haziran 1970 sabahı, on binlerce işçi İstanbul’un çeşitli yerlerinden belli başlı merkezlere doğru yürüyüşe geçti. İşçilerin mücadelesi sonucunda Anayasa Mahkemesi yasa değişikliğini iptal etti.
50 yıl sonra bugün emeğe saldırıların artarak sürdüğü, kazanımların tehlikede olduğu günlerde 15-16 haziran direnişi emek mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor.
EMEĞE YAPILAN SALDIRILAR SÜRÜYOR!
Covid-19 salgını, hayatı yaratan ve üretenlerin işçiler olduğunu gösterdi, buna karşın emekçiler daha da yoksullaştı, işsizlik arttı. Devasa bir iş ve istihdam kaybı yaşanmışken bir mucizeye imza atarak, işsizlik rakamlarını düşüren TÜİK den farklı olarak, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’ne (DİSK-AR) kaynaklı verilere göre; Mart 2019 esas alındığında; geniş tanımlı işsiz sayısı 6 milyon artarak 13 milyon 385 bine yükseldi. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 39’a ulaştı.
Salgın sürecinde işçiler hayatları pahasına her gün işe giderken sendikal örgütlenmeleri durduran ve toplu iş sözleşme askıya alan ve grev hakkını ortadan kaldıran iktidar, işçileri ölümle açlık arasında seçim yapmak zorunda bıraktı. Aç kalmaya bile yetmeyecek kısa çalışma ödeneği, emekçilerin işsizlik fonundaki parasının işverenlere peşkeş çekilmesi ardından yine salgın bahanesiyle İstihdam Kalkanı Paketi, kölelik düzenini aratmayacak MESS- SAFE ve MÜSİAD çalışma kampları uygulamaları geldi.
Şimdi de sermaye sınıfının en büyük hayali olan kıdem tazminatının ve kurallı çalışmanın yok edilmesi için adım atılıyor. Kıdem tazminatı fonunun kurulmasıyla hem işçilerin kıdemi düşürülecek, hem de tıpkı işsizlik fonu gibi patronlara peşkeş çekilecek yeni bir fon oluşturulacak. İşçinin, hangi iş için alınmışsa o işte çalıştırılmak zorunda olduğu, iş yerinin, iş zamanının, çalışma koşullarının işçinin rızası olmadan değiştirilemediği kurallı çalışmanın yerine, işçiler, işverenlerin keyfi uygulamalarına, esnek çalışmaya mahkûm edilecek.
KAZANIMLARIN KORUNUP KORUNAMAYACAĞINI EMEKÇİLERİN MÜCADELESİ BELİRLEYECEK!
15-16 Haziran direnişi büyük ölçüde kendiliğinden bir direniş olarak tarihe geçse de, ardında o günlere gelirken verilen işçi mücadelelerinin ve DİSK tarafından işyerlerinde oluşturulan Anayasal Direniş Komiteleri’nin izi var. Bugün, bir yandan sendikal mücadele güçlendirilirken işyeri konseyleri ve işçi havzalarında kurulacak mahalle örgütlenmeleriyle hak mücadelesine geniş emekçi kesimlerin katılmasını sağlamak hayati önemde.
Tek adam rejiminin demokrasi ve emek kazanımlarına yönelik saldırılarını önlemenin yolu, emekçilere düşmanlığı bir kez daha gözler önüne serilen neoliberal sisteme temelden karşı çıkan ortak bir mücadeleye emekçilerin katılmasından geçiyor.
Direnişin yazı geldi yine. 15-16 Haziran’ın 50 yıl sonra bile sönmeyen ışığı, hakların ancak ortak mücadeleyle kazanılabileceğini ortaya koyuyor.
Demokrasi için Birlik
(15.06.2020)
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.