thumb image

Gündem

Filistinliler ve Kürtlerin mağduriyetine Aleviler de eklenirken, ORTADOĞU’DA BARIŞI VE ADALETİ ARIYORUZ!

8 Aralık’ta BAAS iktidarının devrilmesi ve Heyet Tahrir eş Şam’ın (HTŞ) Suriye’de iktidara gelmesiyle, Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasında yeni bir aşamaya geçilmiş oldu.

HTŞ iktidarının, Suriye’de süregelen temel hak ve özgürlük yoksunluğunu daha da derinleştirdiği açık. Bu değişimin bir diğer cephesi de, Ortadoğu’daki direnç hattını zayıflaması, emperyalizm, Siyonizm ve yeni-Osmanlıcı yayılmacılığın egemenlik alanını geliştirmiş olmasıdır.

Kısacası Filistin’in ölümcül mağduriyeti ve Kürt sorunundaki çözümsüzlük haline, kitlesel kırım riskiyle ciddi bir Alevi sorunu eklenmiş bulunmaktadır.

2011’de emperyalizmin kışkırtmasıyla başlatılan Suriye’deki iç savaş, Türkiye’ye ödettiği büyük bedellerin yanı sıra, Suriye için milyonların ölümü, yağmalanması, göçmenleşmesi ve sefaleti ile büyük bir afet oldu. Kuşkusuz bu 13 yıllık afet üzerinden Suriye, bugün çözüm imkânlarına da açık hale gelmiştir; ancak bu imkân, öncelikle HTŞ’nin kendi programından vazgeçirilmesine ve bölgenin yayılmacı ve tahakkümcü siyasetlerden arındırılmasına bağlı.

Bu bağlamda Suriye’de barış ve demokrasi, HTŞ ve onu besleyenlerin, tahakküm ve hak karşıtlığından arındırılmış bir uzlaşıya zorlanmasıyla mümkün. Böylesi bir uzlaşının düğüm noktası ise, Alevi düşmanlığı ve Kürtleri statüsüzleştirme hayallerinden vazgeçilmesi, Dürzilerin, Hristiyanların, laik Sünnilerin, Çerkeslerin, Şii Türkmenlerin kimlikleriyle eşit haklara sahip olarak yaşayacakları ve tabii kadınların ötekileştirilmeyeceği bir toplumsal sözleşmedir.

Oysa hak çiğnemeyeceğine ilişkin geliştirdiği söyleme rağmen HTŞ, iktidarını diğer Suriyelilerle paylaşmamak konusundaki katılığını sürdürürken, sahadan gelen veriler de, ciddi olumsuzluklara işaret ediyor.

Özellikle Alevi ibadet mekânları ve yerleşim alanlarına yönelik saldırılar, işkence ve baskın görüntüleri, HTŞ’nin, gerçekte Alevi düşmanı mezhepçi bir bağnazlıkla davrandığını ve Esat’a duyduğu nefretin bedelini Suriye’nin masum Alevi halkına ödetmek istediğini gösteriyor.

Kürtler ve Dürziler gibi kendilerini savunacak durumda olmamaları ve Hıristiyanlar gibi Batılı desteklerden yoksun olmaları da Alevileri saldırıya daha açık ve savunmasız hale getiriyor, dolayısıyla kitlesel bir kırım riski ile karşı karşıya bırakıyor.

Üstelik Suriye’de büyük can güvenliği riski altına girmiş bulunan Aleviler, tıpkı Kürtler gibi, etkin bir nüfus oranı oluşturdukları Türkiye’de de eşit yurttaşlık haklarından yoksun olup, sistematik bir asimilasyona uğratılmaktadır. Kürtlerin hak elde etmesinin engellenmesi ve yükselen İslamcılık gibi Alevilerin bu ötekileştirilme hali de, Türkiye’yi bugünün Suriyesi ile ortaklaştıran bir zemin oluşturmaktadır.

Esasen Türkiye, Suriye’deki değişimde aktif rolü yanında, kendi içinde geniş bir Alevi ve Kürt nüfus barındırıyor olması nedeniyle de bu süreçte çok ağır bir sorumluluk altındadır. Üstelik Türkiye’nin bu sorumluluğu, Suriye’deki değişimin İsrail’e kazandırdığı büyük etki, Filistinlileri daha da güvencesizleştirmesi nedeniyle de büyüktür.

Oysa AKP iktidarı, başta Suriye’nin demokratikleşmesine katkı olmak üzere, tüm bu sorumluluklarından kaçmaya çalışıyor. Bu bağlamda Türkiyeli Alevilerin Suriyeli Alevilerle dayanışma çığlıklarına kulak verileceğine, “Siz siyasal Alevilik yapıyorsunuz!” suçlamasıyla susturulmaya çalışılması gerçek niyetlere ayna tutuyor. Daha önemlisi iktidar, Suriye’deki bu değişimi, dışarda yeni-Osmanlıcılık, içerde İslamcı tahkimat için kullanıyor. İsrail’in bölgede yaptıklarıyla birlikte bu karşılıklı yayılmacılık ve tahkimat, başta Filistinliler, Kürtler ve Aleviler olmak üzere Ortadoğu’nun tüm mazlum halklarının hak yoksunluğu ve güvenlik sorunlarını daha da artırıyor…

Bu vesileyle anımsanmalı ki, Ortadoğu kendi mezhepçi ve milliyetçi egemenleri yanısıra emperyalizmin de dayatmalarını kan ve acıyla ödedi bugüne kadar.

Bu tarihsel gerçeklik ise, herkesin kimliğiyle eşit yaşayacağı ve sömürülmeyeceği gerçek bir demokrasi dışında bir kurtuluş imkânı olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla hak ve özgürlüklerimizle barış ve refah içinde yaşayabileceğimiz bir Ortadoğu için, bu mezhepçi ve milliyetçi bağnazlığı ve emperyalist çıkarları püskürtmemiz gerek. Aksi takdirde kitlesel ölümlerin ve göçmenleşmenin yanı sıra, mevcut yoksullaşma ve adaletsizliğin daha da artacağı sonsuz bir kaos, bugüne kadar olduğu gibi kaderimiz olmaya devam edecek.

Tarihin gösterdiği gibi savaş ve bağnazlık, bedeli çok ağır tercihlerdir; barış ve hukuk ise bütün acılarımızın çözüm yolu…

DİB olarak düzenleyeceğimiz BÖLGEDE BARIŞ ve ADALET KONFERANSIYLA, 

HTŞ iktidarıyla güncelleşen Alevi sorunundan başlayarak, bölge halklarının mağduriyetlerine ve kronik sorunlarına ilişkin çözüm imkânlarını arayacağız…

DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK

DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK

Demokrasi İçin Birlik; katılımcı ve çoğulcu yeni bir demokrasiyi, her türlü farklılığın tanındığı ve bu farklılıkların kamusal alanda yer bulduğu bir demokratik yaşamı hedefleyen, herkesin eşit ve çoğulcu bir anlayışla katıldığı, hiçbir siyasi görüş ya da partinin şemsiyesi altında olmayan bir birlik hareketidir.

BİZE ULAŞIN

[email protected]
www.demokrasiicinbirlik.com

© 2014-2024 DEMOKRASİ İÇİN BİRLİK. Her Hakkı Saklıdır. dibNot | Demokrasi Sayacı | Demokrasi Forumu