Son günlerde iktidarın muhalefet çevrelerine dönük siyasi baskıları hayli boyutlanmış durumda. Gün geçmiyor ki bir siyasetçi, hukukçu, gazeteci, Belediye başkanı, Meslek örgütü ve yöneticileri hakkında yeni bir soruşturma, dava açılmasın, ceza çıkmasın.
Devlet katında bir yerden düğmeye basılmışçasına peş peşe, sansasyonel, topluma korku salmayı hedefleyen gözaltılar ve ardı sıra gelen tutuklamalar yaşanıyor. Belediye başkanları için açılan soruşturmalar, hukuk kurallarına uyulmaksızın verilen cezalar, görevden alma ve Kayyım atama gerekçesi yapılmakta, bu uygulama seçilmişler için parti ayrımı gözetmeksizin rutinleştirilmekte.
Yurttaşların ifade, gösteri, düşünce, örgütlenme, haber alma özgürlüğü ihlalleri artarken devrede olan iktidar sopasına dönüşmüş yargı gücü olmakta. Tek adam yönetimi, Saray iktidarı yürütme, yasama gücünü tekline almışken yargıyı da talimatla yönlendirerek muhalefet ve toplum üzerinde baskısını kurmakta. Siyasallaşmış yargı uygulamaları da denilen, hukuk devleti ve hukuk güvenliğini ortadan kaldıran bu süreç son olarak halkın savunma örgütü olan Baroları, İstanbul Barosu’nu hedefe koymuştur.
Hukuk devleti ve bağımsız yargının istikrarlı, her dönemde güçlü savunucusu olmuş İstanbul Barosu, yurttaşların yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve hukuk ilkelerinin uygulanması konusunda çabaları iktidarın hiddetini çekmiş görünmekte. Suriye’de çatışma bölgelerinde haber yapan iki gazetecinin saldırı sonucu öldürülmesini ve ardından bunu protesto eden gazeteciler ve Avukatların gözaltına alınmasını eleştiren bir açıklama yapmaları nedeniyle Baro yönetiminin görevden alınmasına dönük bir süreç başlatılmıştır.
İstanbul Barosu’nun yurttaş hakları ve evrensel insan hakları kuralları çerçevesinde görev yapması Siyasi iktidarı rahatsız etmiştir. Bağımsız yargı ilkesini her zaman savunmuş Avukatların meslek örgütü, Savunmanın gücü susturulmak istenmektedir. Bu görevden alma girişimi sadece Avukatların ve savunmanın sorunu olmaktan öte, demokratik ve eşit haklara dayalı bir toplum yaşamı arzulayan tüm yurttaşlara dönük saldırı ve hak ihlali anlamındadır.
Bu nedenle İstanbul Barosu’nun iktidarın bu siyasi operasyonuna yanıt mahiyetinde 23 Şubat’ta toplayacağı kurultay/ genel kurul meslek mensuplarının buluşmasından öte bir hak, hukuk, adalet toplantısı olarak anlam taşıyacaktır. Konu ülkenin demokratik geleceği, yurttaşların hak ve özgürlükleri, yurttaş haklarının savunucusu bir mesleğin bağımsızca yürütülmesinin savunulmasıdır. Avukatlar ve örgütleri İstanbul Barosu yalnız değildir, yalnız bırakılmamalıdır.
Demokrasi İçin Birlik olarak bu hukuk dışı uygulama karşısında tüm yurttaşları, emek ve meslek örgütlerini, demokrasiden yana tüm siyasi güçleri Baro’nun yanında olmak üzere 23 Şubat’ta yapacakları genel kurula katılmaya, sesini yükseltmeye, Savunmanın özgürlüğüne sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Demokrasi için Birlik
X |